Hakan ve Hülya adında iki genç varmış.
Kız güzelmi güzel genç yakışıklı mı yakışıklıymış bu iki genç birbirlerini sevmiş ve bir flort
döneminden sonra evlenmeye karar vermişler. İkisinin durumu iyi ve zengin ailelerin çocuklarıymışlar
ve sonunda Hakan ve ailesi Hülyayı istemeye gitmişler. Nişan yüzükleri takılmış ve evlilik günleri belirlenmiş.
Bir gün Hakan Hülyayı aramış kız telefona bakmış " Aşkım ne yapıyosrsun" demiş.
Kız yemek yaptığını yemek yiyeceğini söylemiş. Hakan" aşkım yemeğini yedikten sonra
seni almaya gelecem birlikte sinemaya gideriz iki tane bilet aldım" demiş. Kız "tamam aşkım gidelim"
demiş ve telefonu kapatıp yemeğe devam etmiş.tam o sırada tüp patlamış bütün tüp parçaları
Hülyanın vücudunu delik deşik etmiş.. Hastaneye yoğun bakıma kaldırmışlar.
Hakan koşa koşa hastaneye gitmiş. Hülya onunla görüşmek istememiş.
Çünkü suratı yanıktan öyle iğrenç bi hal almış ki yüzüne ve vücuduna bakınca insan iğreniyormuş.
Annesi Hülyanın yanına gelmiş ve "kızım Hakan perişan bir halde neden
onu görmek istemiyorsun " demiş. kız" anne sen böyle yüzümün haline
bakmaya iğreniyorsun o nasıl baksın. Söyle ona beni güzel halimle hatırlasın herşey bittisakın
beni aramasın". Anne kızın dediklerini çocuğa aynen iletmiş.
Çocuk üzüntüyle hastaneden çıkmış ve arabasını süratle kullanmaya başlamış
ve trafik kazası geçirmiş kör olmuş. Annesi tekrar kızın yanına gelmiş ve
Hakana olanları anlatmış. "Artık evlenmeniz için hiç bir mani yok artık birbirinize
destek çıkmalısınız, bak hem artık istesede seni göremez" demiş. Bunun üzerine kız Hakanla evlenmiş.
İki tane çocukları olmuş ve yıllar sonra Hülya kalp krizinden ölmüş.
Öldüğü gün çocukları anlamışlar ki babaları kör değilmiş ve aslında hiç kör olmamış.
Sevdiğini kaybetmemek için bu kadar şeyi göze alabilecek insan var mıdır dünyada?