»»»» !!αℓємιη кяαℓı ƒєηєявαнçє!! «««« »»» !!αℓємιη кяαℓı ƒєηєявαнçє!! ««« |
| | Çeviri: şiirler (poems) | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
sLn Admin
hayvanlar alemindeki eşim : Takımım : Ruh Hali : Mesaj Sayısı : 105 Başarı Sistemi : 0 Kayıt tarihi : 30/08/09 Yaş : 36 Nerden : ---
| Konu: Çeviri: şiirler (poems) Cuma Kas. 20, 2009 4:26 pm | |
| Kaldırımlar - Necip Fazıl Kısakürek
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında, Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum. Yolumun karanlığa karışan noktasında Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.
Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık, Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar. Bu gece yarısında iki kişi uyanık: Biri benim, biri de uzayan kaldırımlar.
İçimde damla damla bir korku birikiyor, Sanıyorum her sokak başını kesmiş devler. Simsiyah camlarını üzerime dikiyor Gözleri çıkarılmış bir ama gibi evler.
Kaldırımlar, ıstırap çekenlerin annesi, Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır. Kaldırımlar, duyulur ses kesilince sesi, Kaldırımlar, içimde uzayan bir lisandır.
Bana düşmez can vermek bir kucakta, Ben bu kaldırımların istediği çocuğum. Aman, sabah olmasın bu karanlık sokakta, Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum.
Ben gideyim yol gitsin, ben gideyim yol gitsin, İki yanımdan aksın bir sel gibi fenerler. Tak... tak... ayak sesimi aç köpekler işitsin. Yolumun takı olsun zulmetten taş kemerler.
Ne ışıkta gezeyim, ne göze görüneyim, Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları. Islak bir yorgan gibi iyice bürüneyim, Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.
Uzanıverse gövdem taşlara boydan boya, Alsa bu soğuk taşlar alnımdaki ateşi. Dalıp sokaklar kadar esrarlı bir uykuya Ölse kaldırımların kara sevdalı eşi.
--
Sidewalks
I'm in the street, in a street all lonely Walking, walking and never looking back At the point my path is mingled with the black I seem to see a phantom wait for me
Ashen clouds overcast the darkling sky Lightening bolts seek the chimneys of homes In this midnight only two who sleepless roam I here am one and there the sidewalks lie
Drop by drop a terror collects in me At the head of every street the demons wait The houses fix their gaze, dark black and great, On me, like blindmen with their eyes ripped free
The sidewalks, mother to the suffering Sidewalks, the person who has lived in me Sidewalks, sound heard when all sounds cease to be Sidewalks, a language within me lingering
I'll not give up life in a soft embrace I am the child nursed at this sidewalk's breast Please let no morning on this dark street rest On this dark street let me ever run my race
Let me go on and the road, let us not stay Let the lamps flow past me like a flood Let hungry dogs hear the click-clack of my tread Let there be an arch, vaulted in gloom, on my way
Let the daytimes be yours, give me darknesses Let me not walk in light nor to eyes appear As in a damp quilt let me wrap myself here Cover me, cover me in their cool darknesses
If my body, full-length on these stones could lie If these cold stones would draw the fever from my brow Like these streets plunging into uncanny drowse If only the sidewalks' melancholy mate would die
Necip Fazıl Kısakürek Translated by Walter G. Andrews | |
| | | sLn Admin
hayvanlar alemindeki eşim : Takımım : Ruh Hali : Mesaj Sayısı : 105 Başarı Sistemi : 0 Kayıt tarihi : 30/08/09 Yaş : 36 Nerden : ---
| Konu: Geri: Çeviri: şiirler (poems) Cuma Kas. 20, 2009 4:27 pm | |
| İstanbul’u Dinliyorum
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; Önce hafiften bir rüzgar esiyor; Yavaş yavaş sallanıyor
Uzaklarda, çok uzaklarda Sucuların hiç durmayan çıngırakları; İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı. İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı; Kuşlar geçiyor derken Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık; Ağlar çekiliyor dalyanlarda; Bir kadının suya değiyor ayakları; İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; Serin serin Kapalıçarşı, Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa Güvercin dolu avlular, Çekiç sesleri geliyor doklardan Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları; İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı Başımda eski alemlerin sarhoşluğu, Loş kayıkhaneleriyle bir yalı Dinmiş lodosların uğultusu içinde. İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı. İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; Bir yosma geçiyor kaldırımdan. Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar. Bir şey düşüyor elinden yere; Bir gül olmalı. İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı; Bir kuş çırpınıyor eteklerinde. Alnın sıcak mı, değil mi biliyorum; Dudakların ıslak mı değil mi, biliyorum; Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından Kalbinin vuruşundan anlıyorum; İstanbul’u dinliyorum.
Orhan Veli KANIK
------------------------------------------ I AM LISTENING TO ISTANBUL
I am listening to Istanbul, intent, my eyes closed; At first there blows a gentle breeze And the leaves on the trees Softly flutter or sway; Out there, far away, The bells of water carriers incessantly ring; I am listening to Istanbul, intent, my eyes closed.
I am listening to Istanbul, intent, my eyes closed; Then suddenly birds fly by, Flocks of birds, high up, in a hue and cry While nets are drawn in the fishing grounds And a woman's feet begin to dabble in the water. I am listening to Istanbul, intent, my eyes closed.
I am listening to Istanbul, intent, my eyes closed. The Grand Bazaar is serene and cool, A hubbub at the hub of the market, Mosque yards are brimful of pigeons, At the docks while hammers bang and clang Spring winds bear the smell of sweat; I am listening to Istanbul, intent, my eyes closed.
I am listening to Istanbul, intent, my eyes closed; Still giddy since bygone bacchanals, A seaside mansion with dingy boathouses is fast asleep, Amid the din and drone of southern winds, reposed, I am listening to Istanbul, intent, my eyes closed.
I am listening to Istanbul, intent, my eyes closed. Now a dainty girl walks by on the sidewalk: Cusswords, tunes and songs, malapert remarks; Something falls on the ground out of her hand, It's a rose I guess. I am listening to Istanbul, intent, my eyes closed.
I am listening to Istanbul, intent, my eyes closed; A bird flutters round your skirt; I know your brow is moist with sweat And your lips are wet. A silver moon rises beyond the pine trees: I can sense it all in your heart's throbbing. I am listening to Istanbul, intent, my eyes
Orhan Veli Kanik (Translated by.......) | |
| | | sLn Admin
hayvanlar alemindeki eşim : Takımım : Ruh Hali : Mesaj Sayısı : 105 Başarı Sistemi : 0 Kayıt tarihi : 30/08/09 Yaş : 36 Nerden : ---
| Konu: Geri: Çeviri: şiirler (poems) Cuma Kas. 20, 2009 4:28 pm | |
| Anlatamıyorum
Ağlasam sesimi duyar mısınız, Mısralarımda; Dokunabilir misiniz, Gözyaşlarıma, ellerinizle? Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, Kelimelerinse kifayetsiz olduðunu Bu derde düşmeden önce. Bir yer var, biliyorum; Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; Analatamıyorum...
Orhan Veli Kanık
------------------------------------------
I Can't Tell
If I cry, can you hear my voice, In my lines; Can you touch, My tears, with your hands? I didn't know that songs were this beautiful, Whereas words were this insufficient Before I had this trouble. There is a place, I know; It is possible to say everything;
I am pretty close, I can feel; I can't tell.
(Translated by .... )
| |
| | | sLn Admin
hayvanlar alemindeki eşim : Takımım : Ruh Hali : Mesaj Sayısı : 105 Başarı Sistemi : 0 Kayıt tarihi : 30/08/09 Yaş : 36 Nerden : ---
| Konu: Geri: Çeviri: şiirler (poems) Cuma Kas. 20, 2009 4:28 pm | |
| YASAMAYA DAIR
1
Yasamak sakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yasayacaksin bir sincap gibi mesela, yani, yasamanin disinda ve ötesinde hiçbir sey beklemeden, yani bütün isin gücün yasamak olacak.
Yasamayi ciddiye alacaksin, yani o derecede, öylesine ki, mesela, kollarin bagli arkadan, sirtin duvarda, yahut kocaman gözlüklerin, beyaz gömleginle bir laboratuvarda insanlar için ölebileceksin, hem de yüzünü bile görmedigin insanlar için, hem de hiç kimse seni buna zorlamamisken, hem de en güzel en gerçek seyin yasamak oldugunu bildigin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksin ki yasamayi, yetmisinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, hem de öyle çocuklara falan kalir diye degil, ölmekten korktugun halde ölüme inanmadigin için, yasamak yani agir bastigindan.
1947
2
Diyelim ki, agir ameliyatlik hastayiz, yani, beyaz masadan, bir daha kalkmamak ihtimali de var. Duymamak mümkün degilse de biraz erken gitmenin kederini biz yine de gülecegiz anlatilan Bektasi fikrasina, hava yagmurlu mu, diye bakacagiz pencereden, yahut da sabirsizlikla bekleyecegiz en son ajans haberlerini.
Diyelim ki, dövüsülmeye deger bir seyler için, diyelim ki, cephedeyiz. Daha orda ilk hücumda, daha o gün yüzükoyun kapaklanip ölmek de mümkün. Tuhaf bir hinçla bilecegiz bunu, fakat yine de çildirasiya merak edecegiz belki yillarca sürecek olan savasin sonunu.
Diyelim ki hapisteyiz, yasimiz da elliye yakin, daha da on sekiz sene olsun açilmasina demir kapinin. Yine de disariyla birlikte yasayacagiz, insanlari, hayvanlari, kavgasi ve rüzgariyla yani, duvarin ardindaki disariyla.
Yani, nasil ve nerede olursak olalim hiç ölünmeyecekmis gibi yasanacak...
1948
3
Bu dünya soguyacak, yildizlarin arasinda bir yildiz, hem de en ufaciklarindan, mavi kadifede bir yaldiz zerresi yani, yani bu koskocaman dünyamiz.
Bu dünya soguyacak günün birinde, hatta bir buz yigini yahut ölü bir bulut gibi de degil, bos bir ceviz gibi yuvarlanacak zifiri karanlikta uçsuz bucaksiz.
Simdiden çekilecek acisi bunun, duyulacak mahzunlugu simdiden. Böylesine sevilecek bu dünya "Yasadim" diyebilmen için...
Nazim Hikmet Subat 1948 | |
| | | sLn Admin
hayvanlar alemindeki eşim : Takımım : Ruh Hali : Mesaj Sayısı : 105 Başarı Sistemi : 0 Kayıt tarihi : 30/08/09 Yaş : 36 Nerden : ---
| Konu: Geri: Çeviri: şiirler (poems) Cuma Kas. 20, 2009 4:30 pm | |
| ABOUT LIVING
I
Living is no laughing matter: you must live with great seriousness like a squirrel, for example- I mean without looking for something beyond and above living, I mean living must be your whole occupation. Living is no laughing matter: you must take it seriously, so much so and to such a degree that, for example, your hands tied behind your back, your back to the wall, or else in a laboratory in your white coat and safety glasses, you can die for people- even for people whose faces you've never seen, even though you know living is the most real, the most beautiful thing. I mean, you must take living so seriously that even at seventy, for example, you'll plant olive trees- and not for your children, either, but because although you fear death you don't believe it, because living, I mean, weighs heavier.
II
Let's say you're seriously ill, need surgery - which is to say we might not get from the white table. Even though it's impossible not to feel sad about going a little too soon, we'll still laugh at the jokes being told, we'll look out the window to see it's raining, or still wait anxiously for the latest newscast ... Let's say we're at the front- for something worth fighting for, say. There, in the first offensive, on that very day, we might fall on our face, dead. We'll know this with a curious anger, but we'll still worry ourselves to death about the outcome of the war, which could last years. Let's say we're in prison and close to fifty, and we have eighteen more years, say, before the iron doors will open. We'll still live with the outside, with its people and animals, struggle and wind- I mean with the outside beyond the walls. I mean, however and wherever we are, we must live as if we will never die.
III
This earth will grow cold, a star among stars and one of the smallest, a gilded mote on blue velvet- I mean this, our great earth. This earth will grow cold one day, not like a block of ice or a dead cloud even but like an empty walnut it will roll along in pitch-black space ... You must grieve for this right now -you have to feel this sorrow now- for the world must be loved this much if you're going to say ``I lived'' ...
Nazim Hikmet February, 1948
| |
| | | gєηçƒвℓι_нαтι Kurucu
hayvanlar alemindeki eşim : Takımım : Ruh Hali : Mesaj Sayısı : 1488 Başarı Sistemi : 20 Kayıt tarihi : 11/12/08 Yaş : 29 Nerden : Fenerbahçe Cumhuriyeti
| Konu: Geri: Çeviri: şiirler (poems) Cuma Kas. 20, 2009 9:27 pm | |
| wouw .. these are perfect! thank you for verteilung (: | |
| | | sLn Admin
hayvanlar alemindeki eşim : Takımım : Ruh Hali : Mesaj Sayısı : 105 Başarı Sistemi : 0 Kayıt tarihi : 30/08/09 Yaş : 36 Nerden : ---
| Konu: Geri: Çeviri: şiirler (poems) Paz Kas. 22, 2009 12:36 pm | |
| Not at all. | |
| | | | Çeviri: şiirler (poems) | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|